To be honest, I’ve started to feel a bit uncomfortable always beginning with “Hello again after a long break.” I wish I could read and write more frequently. I can’t say that I read a lot, but I definitely read more than I write. For example, I had been reading the Game of Thrones series, which I never intended to turn into a blog post. I’ve taken a break from that lately, but now I’m here with a different book. Over the past two months, I’ve read two books, and I had planned to write blog posts about both. This post is about one of them. Anyway, let’s get to the point. Today, I bring you a South Korean bestseller: Yeonnam-dong's Smiley Laundromat . While reading this book, I realized something: I may have never read a novel written in the recent (late 21st century) period before. As you may already know from my blog, I’m not much of a novel reader, and when I did read novels, I mostly preferred classics. So, reading this book allowed me to experience emotions I hadn’t really fe...
Merhaba! Bugün yine bir kitap incelemesi ile karşınızdayım. Önceki incelemelerden biraz farklı olarak bu kitap üretkenlik, verimlilik, başarı vb. konuları ile alakalı değil. Bu sefer çok severek ve merak ederek aldığım bir tarih kitabı ile karşınızdayım. Kitabın adı Ortaçağ İnsanları. Genelde tarih denilince aklımıza hep önemli olaylar, savaşlar, krallar, padişahlar, keşifler, icatlar vb. gibi tarih sahnesinde önemli yere sahip olaylar gelir ve genelde bu olaylar incelenir. Peki tarih sadece bu olaylardan mi ibaret? Tabii ki değil. Roma İmparatorluğu en kudretli zamanlarını veya çöküş yıllarını yaşarken sıradan bir insan nasıl yaşıyordu ya da kendi tarihimizden örnek vermek gerekirse İstanbul fethedildiğinde sıradan bir hayata sahip Türk neler yapıyordu? Herkes kendi tarihinden bahsederken hep en önemli kişileri baz alarak "atalarımız, dedelerimiz" gibi ifadelerle anar. Aslında bizim atamız Avrupa'da yaşıyor olsaydık Çiftçi Bodo ya da Osmanlı zamanında sabahtan akşama k...