Ana içeriğe atla

The Big Nine - How the Tech Titans & Their Thinking Machines Could Warp Humanity / Dokuz Dünya Devi - Teknoloji Devleri ve Onların Düşünen Makineleri İnsanlığı Nasıl Tahrip Edebilir? -- Amy Webb, Book Review EN & TR

  Hello! After a very long break, I’m back with a New York Times Bestseller book. I bought this book more than two years ago, but I’ve just finished reading it. I’m sure you also have books you bought years ago that you still haven’t read. As I write these lines, I can’t help but glance at the other books that share the same fate... Honestly, when I bought this book, the AI craze wasn’t as much of a hot topic, at least not in Turkey. I believe this awareness became more pronounced with the advent of ChatGPT in our country. Without further ado, I’ll get into the main topic where I’ll quote parts of the book, try to explain what I understood, and share my thoughts. First of all, I find the writing of such a book beneficial for humanity. Discussing the potential impacts of AI on our lives before they directly affect us might prevent some negative scenarios. The author dedicates a significant portion of the book to these scenarios. The book is written about nine tech giants on a global...

The Boys : Dizi İncelemesi


 Yeniden merhaba !

Yaklaşık 2.5 yıl önce bu blogu neden açtığımı iyi kötü hatırlıyorum ama ilk yazımın neden Netflix'teki Ragnarok dizisi hakkında olduğunu sorarsanız inanın ben de hatırlamıyorum. Herhalde o zamanlar diziden etkilenmişim ki düşüncelerimi yazıya dökesim gelmiş. Hala da diziyi izlemeye devam ediyorum bu arada ama en son kaçıncı sezonu izledik onu hatırlamıyorum bile. Sağolsun Netflix tek seferde bütün sezonu yayınlayıp, biz de 1 haftada bitirince geri kalan 51 haftada diziyi birazcık unutuyoruz..

Neyse konumuza gelelim. Böyle bir giriş yapmamın sebebi aslında ulan madem dizi incelemesi de yazmışım, son zamanlarda çok hoşuma giden The Boys hakkında neden yazmıyorum dedim kendi kendime. Bu arada bu blogun en güzel yanlarından biri aylar, yıllar önce ne yazmışım diye açıp okuma fırsatının olması ve okuduğum kitaplar hakkında o zamanlar neler hissetmişim, aklımda neler kalmış öğrenme imkanı sağlaması. Hem arşiv oluşturmama yarıyor hem de tekrar okuduğum zamanlarda da o zamanki ben neler düşünmüş tekrar öğrenmiş oluyorum. Ha dizi incelemesini tekrar okuduğum zaman sadece hatırlamama sebep olur herhalde.. Neyse..

Artık başlıyorum.. The Boys, kısaca süper kahraman temalı bir dizi. Sonradan öğrendim ki sadece diziden de ibaret değil, çizgi romanları mevcutmuş. Marvel ve DC'nin gölgesinde kaybolmuş ki bunca yıl karşımıza hiç çıkmamış ama geç olsun güç olmasın! Diğer süper kahraman yapımları ile karşılaştırmadan edemeyeceğim. Bu diziyi Marvel'ın sinema evrenindeki yapımları ile karşılaştırmayacağım haksızlık olabilir çünkü dizi ve filmlerin yapım aşamaları, kriterleri, bütçeleri çok daha farklı olabilir, bu sebeple Marvel dizilerini göz önünde bulunduracağım. Ek olarak da dizinin detayına inmeyeceğim, karakterler ve olaylar hakkında çok fazla yazmayacağım. Ucundan değindiğim genel bir yazı olacak. 

Öncelikle diğer süper kahraman yapımları gibi kahramanlar çok benzer. Çok farklı ve yaratıcı özelliklere sahip kahraman yok diyebilirim. Dizideki her kahramanın Marvel ve DC'de karşılığını çok rahat bulabilirsiniz. Ana kahramanımız da zaten Superman ile neredeyse birebir aynı özelliklere sahip. SPOILER ALERT! Hughie'yi burada ayrı tutacağım çünkü geçici olarak edindiği süper güç bence çok eğlenceli. Sadece kendi ve tuttuğu insanların fiziksel formunu ışınlayabilmesi, kıyafetlerin eski yerlerinde kalması çok ince düşünülmüş. Buna ek olarak bence kahramanların özel efektleri ise çok tatmin edici değil. Hele Starlight.. Bu kadar iyi oyunculukların ve kahramanların olduğu dizide gıcık olmadan edemeyeceğim.. Her ne kadar süper kahraman dizisi olsa da bu dizinin en güçlü yanları az önce bahsettiklerim değil.

Öncelikle benim en çok hoşuma giden toz pembe bir süper kahraman dizisi olmaması. Dizinin karanlık temaları çok güzel işlemesi, +18 sahnelerinin olması ve ek olarak aslında iyi gözüken kahramanların bile çok karanlık yüzlerinin olduğunu bize göstermesi. Her ne kadar Marvel'ı çok sevsem de her kahramanın aşırı hümanist ve çocuksu davranması aşırı tadımı kaçırıyor. Marvel'da evren bile yok olma tehlikesi geçirse ortada kan bile olmuyor. .Bu noktada Netflixteki Punisher dizisini çok sevmistim çünkü kan, vahşet ve gerçek duyguların yansıtıldığı ender bir süper kahraman dizisiydi. Hiç sanmıyorum ama umarım Marvel-Disney de Punisher'ı aynı şekilde tekrar işleyebilir.

Dizide bazı anları tatmin edici bulmasam da dediğim gibi konu olarak çok detaya inmek istemediğimden o kısımları pas geçiyorum. Özellikle bazı karakterlerin iyi-kötü dengelerinin işlenmesi de çok başarılı. Bunu en çok A-Train'de görüyoruz. Her ne kadar kötü yanı ağır bassa da vicdan yaptığı ve kararsız kaldığı anlarda verdiği hissiyat benim hoşuma gitti. Kısacası güzel yazılmış bir karakter. 

Son olarak diziyi dizi yapan iki karakter ve oyuncudan bahsetmek istiyorum. Butcher ve Homelander.. Öncelikle oyunculuklar muazzam.. Hele o Butcher'ın tarzı, aksanı, vurdum duymaz karanlık tarafı gerçekten çok karizmatik. Oi diyişleri olsun, uzun trençkotu olsun o da çok güzel yazılmış bir karakter. Homelander ise bence kelimelerin kifayetsiz kaldığı bir isim.. Bir insan bu kadar kötü karakteri bence oynayamaz yaşar ya. Mimikleri, davranışları gerçekten inanılmaz bir oyunculuk. Bu ikisinde aldığım vibe'ı en son Vikings dizisindeki Ragnar- Travis Fimmel'dan almıştım. Onun da mimikleri, bakışları, melankolik hali çok üst düzeydi, harika bir oyunculuktu.

Kısaca kan, vahşet, gerçekçilik, harika oyunculuk, iyi senaryo ve süper kahraman temalı bir dizi arıyorsanız sakın kaçırmayın. Dizi gayet sürükleyici olduğu için başladığınız anda sizi içine alıyor zaten. Tereddüt etmeden izleyebilirsiniz. Ben kaçtım. Size iyi seyirler.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dunk and Egg - A Knights of the Seven Kingdoms - GRR Martin - Book Review

  R M Hello! This time, instead of writing about yet another New York Times Best Seller personal development book, I decided to switch things up a bit. To be honest, I was getting a bit tired of them anyway. Before reading this novel, I had read Vedat Milor's interview book published by Kronik Kitap, and prior to that, if I remember correctly, I was reading the book "Thinking, Fast and Slow" by a Nobel Prize-winning economist. Vedat Milor's Q&A formatted book was pleasant and easy to read, but I haven't written a review about it yet. Maybe my opinion will change; I'm not entirely sure. "Thinking, Fast and Slow" is an incredible book, about 500-600 pages long, predominantly written in an academic tone. I managed to read halfway through and discovered some surprising insights and analyses about how the human brain works for the first time. However, as I continued reading, it became increasingly difficult for me to understand, and I felt that it was...

The Big Nine - How the Tech Titans & Their Thinking Machines Could Warp Humanity / Dokuz Dünya Devi - Teknoloji Devleri ve Onların Düşünen Makineleri İnsanlığı Nasıl Tahrip Edebilir? -- Amy Webb, Book Review EN & TR

  Hello! After a very long break, I’m back with a New York Times Bestseller book. I bought this book more than two years ago, but I’ve just finished reading it. I’m sure you also have books you bought years ago that you still haven’t read. As I write these lines, I can’t help but glance at the other books that share the same fate... Honestly, when I bought this book, the AI craze wasn’t as much of a hot topic, at least not in Turkey. I believe this awareness became more pronounced with the advent of ChatGPT in our country. Without further ado, I’ll get into the main topic where I’ll quote parts of the book, try to explain what I understood, and share my thoughts. First of all, I find the writing of such a book beneficial for humanity. Discussing the potential impacts of AI on our lives before they directly affect us might prevent some negative scenarios. The author dedicates a significant portion of the book to these scenarios. The book is written about nine tech giants on a global...

Dunk and Egg - A Knights of the Seven Kingdoms - GRR Martin

           Merhaba! Alışılagelmişin dışında bu sefer New York Times Best Seller olan herhangi bir kişisel gelişim kitabı hakkında yazmıyorum. Açıkcası biraz bana da gına gelmişti zaten. Bu romanı okumadan önce araya Vedat Milor'un Kronik Kitap tarafından basılmış olan söyleşini okumuştum, onun öncesinde de yanlış hatırlamıyorsam Nobel ödüllü bir ekonomistin yazdığı "Hızlı ve Yavaş Düşünme" kitabını okuyordum. Vedat Milor'un soru cevap olarak yazılmış kitabı hoş ve okuması rahattı, fakat o kitap hakkında henüz bir yazı yazmadım. Belki fikrim değişir tam olarak bilmiyorum. Hızlı ve Yavaş Düşünme ise yaklaşık 500-600 sayfalık, ağırlıklı olarak akademik bir dilde yazılmış inanılmaz bir kitap. Yarısına kadar okuyabildim ve insan beyninin işleyişi hakkında ilk defa farkettiğim çok şaşırtıcı tespitleri ve analizleri vardı. Fakat okudukça anlaması benim için güçleşti ve genel okuyucuya hitap etmemeye başladığını hissettim. Çünkü kitabın geneli yazdığı makaleler, ya...