Ana içeriğe atla

The Big Nine - How the Tech Titans & Their Thinking Machines Could Warp Humanity / Dokuz Dünya Devi - Teknoloji Devleri ve Onların Düşünen Makineleri İnsanlığı Nasıl Tahrip Edebilir? -- Amy Webb, Book Review EN & TR

  Hello! After a very long break, I’m back with a New York Times Bestseller book. I bought this book more than two years ago, but I’ve just finished reading it. I’m sure you also have books you bought years ago that you still haven’t read. As I write these lines, I can’t help but glance at the other books that share the same fate... Honestly, when I bought this book, the AI craze wasn’t as much of a hot topic, at least not in Turkey. I believe this awareness became more pronounced with the advent of ChatGPT in our country. Without further ado, I’ll get into the main topic where I’ll quote parts of the book, try to explain what I understood, and share my thoughts. First of all, I find the writing of such a book beneficial for humanity. Discussing the potential impacts of AI on our lives before they directly affect us might prevent some negative scenarios. The author dedicates a significant portion of the book to these scenarios. The book is written about nine tech giants on a global...

IKIGAI : Japonların Uzun ve Mutlu Yaşam Sırları

 


Merhaba!

Eveeeeet. Uzun bir aradan sonra tekrar buradayım. Kendimi tekrar yazmaya ve okumaya teşvik etmeye çalıştığım için biraz iyi hissediyorum. Sırf daha iyi yazabilmek için kitap okurken daha dikkatli olduğumu fark ediyorum. Bu sebeple not defteri gibi kullandığım bu blogda yarın öbür gün açıp zamanında okuduğum kitaptan ne anlamışım ne yazmışım diye bakmak güzel oluyor açıkçası. Olabildiğince bu alışkanlığımı devam ettirmeye çalışacağım. Bu satırları yazarken aklıma daha önce blogda da yazdığım "Atomik Alışkanlıklar"'dan bir bölüm geldi. Bir aktiviteyi alışkanlığa dönüştürebilmek için ne zamandır değil ne kadar sık yaptığımız önemlidir. O yüzden ben de mümkün olduğunca yazmaya devam etmeye çalışacağım. Neyse sadede gelelim.

Bugünün konusu ikigai. Kitabın kapağında da yazdığı gibi kitabın konusu Japonların uzun ve mutlu yaşam sırrı. Kitapta özellikle dikkat çekilen nokta ise Okinawa adası ve oranın yerlileri. Çünkü dünya üzerinde en uzun yaşayanlar Japonlar, Japonya'da en uzun yaşayanlar ise Okinawa yerlileri. Doğal olarak yazar da bu insanlar burada ne yapıyor da uzun yaşıyor diye merak edip bu adaya gitmiş, işin sırrını yerinde öğrenmek istemiş. Gaza gelip ben de bilet fiyatlarına bir baktım da sonra vazgeçtim. O yüzden biz burdan devam :)

İkigai aslında bir varoluş sebebidir. Aşağıdaki görselde görebileceğiniz üzere 4 noktanın kesiştiği noktadaki iş ile meşgulseniz sizin ikigainiz odur.



Açıkçası bu 4 maddeyi de kapsayan bir işle meşgul olabilmek bence çok zor. Tamamen bir tarafımdan uydurmak gerekirse muhtemelen dünya nüfusunun %90ı bir şekilde para kazandıran işi yapmaktadır. Bu görselde pek katılamadığım bir nokta ise " Dünyanın İhtiyacı Olan Şey" kısmı. Sonuçta bu Japonlar o adada dünyayı kurtarmıyorlar herhalde değil mi ? Olay aslında tamamen bu görsel ile de alakalı değil fakat fikir verme açısından yararlı buluyorum. Bana sorar mısınız bilmiyorum ama eğer bana soracak olursanız ikigai kelimesine karşılık en yakın kelime tutku derim herhalde.

Japonlar bir şekilde sevdikleri işi bulma konusunda çok iyiler. 90 yaşında adam hala noodle yapıyor mesela. Bir şekilde bunu tutku olarak edinmiş. Peki dünyanın noodle şefine mi ihtiyacı var? Bence yok :) Zaten Japonlarda İngilizce'de olduğu gibi işi tamamen bırakmak anlamında gelen bir "emeklilik" sözcüğü bulunmamaktaymış. Sürekli olarak faal, stresten uzak, fiziksel olarak aktif (spor vs), iyi bir diyet ve güzel bir çevreye sahip oldukları için  mutlu bir hayat yaşıyorlar. Mutlu oldukları için de sağlıklı ve uzun bir hayat yaşıyorlar. Kitabı okurken içimden acaba 2. Dünya savaşı sırasında buranın yerlileri genel olarak nasıl etkilendi merak etmedim değil. Bir kısımda geçiyor fakat detaylı değil.

Araştırmacılar dünyada insanların en uzun yaşadıkları bölgelere Mavi Kuşak Begesi ( Blue Zone ) adını vermiş. Bu beş mavi kuşak bölgesi sırasıyla; 

1- Okinawa, Japonya
2- Sardinya, İtalya
3- Loma Linda, Kaliforniya
4- Nicoya Peninsula, Kosta Rica
5- Ikaria, Yunanistan

Bu 5 bölgeyi inceleyen bilimcilere göre uzun yaşamın anahtarları beslenme, egzersiz ve hayat amacı edinme ( ikigai ) ile güçlü sosyal bağla oluşturmadır ki bu da geniş bir arkadaş çevresi ve iyi ailevi ilişkiler demektir.

Kitapta çok hoşuma giden bir diğer konsept ise "akışa kapılmak". Kısacası her hangi bir şey yaparken zamanın nasıl geçtiğini anlamadığımız durum. Zaten Japonlar da hayatı akışa kapılarak yaşadığı için uzun yaşıyorlar. Yoksa hiçbirinin hedefi 100 yaşına kadar yaşamak değil. Bu kısımdan sonrasında biraz akışa kapılmak, ikigaimizi bulma kısmına değinmeye çalışacağım.

Ikigainizi keşfetmenize yarayabilecek sorular şunlar olabilir ; 

- Her türlü kaygıyı unutturacak kadar yapmaktan zevk aldığımız ne var?
- En çok ne zaman mutluyuz?

Araştırmacı Owen Schaffer'a göre akışı yakalamanın gereklilikleri şunlardır : 

1- Yapacağınız şeyi bilmek
2- Bunu nasıl yapacağınızı bilmek
3- Bunu ne kadar iyi yaptığınız bilmek
4- Nereye gideceğiniz bilmek
5- Belli zorlukları algılamak
6- Belli becerileri algılamak
7- Dikkat dağıtıcılardan uzak durmak

Eğer bir iş sizin için kolaysa sıkılırsınız, yeteneklerinizin ötesinde ise kaygılanır, yetersiz olduğunuzu düşünürsünüz. Fakat yeteri kadar zorlayıcı ise akışa kapılırsınız. Akışa kapılabilmeniz için ise net bir hedef elzemdir. Mesele aslında tamamen ana kapılıp, o anı yaşamaktır. Konu ile ilişkili olarak Albert Einstein şöyle demiş, "Mutlu bir adam o andan o kadar memnundur ki geleceğe kafa yormaz". Bence Japonların da en büyük avantajı bu. Görece soyut bir adada çok can sıkıcı unsur yoktur herhalde ama Orta Doğu gibi bir coğrafyada geleceğe kafa yormamak pek mümkün değil. Akış konseptinin ana fikrini anladığınızı düşünüyorum. İkigainizi bulabilmek için akışa kapıldığını işleri çıkarmayı deneyebilirsiniz. 

Yazar kitabın bir bölümünde Japonya'da röportaj yaptığı insanlar hakkında bilgiler ve tavsiyelerinden bahsediyor. Bu kısmı o insanların birer cümlelik tavsiyelerini yazarak geçiyorum. Kitabı alıp okuduğunuzda o insanlar hakkında detaylı bilgileri öğrenebilirsiniz.

Misao Okawa - 117 : Yiyin ve uyuyun. Uzun yaşarsınız o zaman. Rahatlamayı öğrenmek zorundasınız. 

Jeanne Calment - 122 : Her şey güzel.

Walter Breuning - 144 : Bedeninizi ve zihninizi meşgul ederseniz uzun bir süre buralarda olursunuz.

Diğer tavsiyeleri maddeler halinde vermek gerekirse;

- Endişelenmeyin
- İyi alışkanlıklar edinin
- Arkadaşlıklarınızı her gün besleyin
- Acele etmeden yaşayın
- İyimser olun

Mutlu bir hayat uzun bir hayata dönüşür. Mutlu olmak için ise Washington Burnap şöyle demiş " Yapacak bir şey, sevecek biri ve umut edecek bir şey gerekli." 

Mutlu ve uzun yaşamın en önemli şartlarından biri ise beslenme. Japonların beslenme alışkanlığı ise kesinlikle incelemeye değer. Okinawalılar her gün ortalama on sekiz farklı yiyecek tüketiyorlarmış. Öğünleri her zaman çok çeşitli fakat küçük porsiyonlarda oluyormuş. Buna ek olarak ise sofradan her zaman tamamen doymadan kalkma alışkanlığı edinmişler. Diğer insanlarla karşılaştırıldıklarında çok daha az şeker ve tuz tükettikleri görülmüş. Bir diğer faktör ise tükettikleri besinlerde çok fazla antioksidan bulunması. Antioksidanlar hücredeki oksidasyon sürecini yavaşlatan, hasara sebep olan ve yaşlanmayı hızlandıran serbest radikalleri nötrleyen moleküllerdir. Bu yiyeceklerden bazıları ; 

-Ton balığı
-Havuç
-Lahana
-Soğan
-Biber
-Yasemin çayı 

Beslenmenin de önemini anladığımızı varsayarak yavaş yavaş yazımı bitireceğim. Son olarak yapılan röportajlar sonrası bilge sakinlerinden öğrenilen İkigainin on kuralından bahsedeceğim.

1- Aktif kalın emekli olmayın 

Buradaki ana fikir tutkumuzun olduğu, akışa kapılabildiğimiz ikigamiz ile uzun bir süre meşgul olmak

2- Ağırdan alın 

Aceleci olmak yaşam kalitesi ile ters orantılıdır. Eski bir deyişle " Yavaş yürüyün, çok ilerleyin."

3-Midenizi tıka basa doldurmayın

Sofradan tamamen doymadan kalkabilirsek tükettiğimiz besinler ile ilgili hastalıklara kapılma riskimiz o kadar düşer. Ne demişler azı karar, çoğu zarar.

4-Çevrenizde iyi arkadaşlarınız olsun

Sevecek ve güzel vakit geçirecek insanların olması mutlu bir hayatın en önemli parçalarından.

5- Bir sonraki doğum gününüze kadar şekle girin

Spor ve hareketli yaşamı bir alışkanlık haline getirdiğimiz zaman yaşam kalitesinin artması kaçınılmaz olacaktır.

6- Gülümseyin

Hayatın koşuşturmasında sürekli pozitif olmak zor ama olabildiğince olumsuzlukları hayattan çıkarıp sizi mutlu eden şeylere odaklanın.

7- Doğayla tekrar bağlantı kurun

Özellikler şehirlere ve 4 duvar arasına sıkıştığımız bu zamanlarda asıl huzurun doğada olduğunu unutmamak gerek. İnsanın rahatlaması için en önemli noktalardan biri de doğadır.

8- Teşekkürlerinizi sunun

Sahip olduklarınızın kıymetini bilin ve şükredin.

9- Anı yaşayın

Daha fazla klişeleşmek istemiyorum ama anı yaşamamız gerekiyor. Geleceğin dertleri ile şimdiden uğraşmanın anlamı yok.

10- İkigainizi takip edin

Tutkulu olduğunuz ve yapmaktan keyif aldığınız şeyi bırakmayın. Ne olduğunu bilmiyorsanız eğer onu keşfedene kadar durmayın.

Sanırım bu kadarı yeterli. Yer yer kitaptan alıntı yer yer kendi cümlelerim ile anladıklarımı ve önemli bulduğum noktaları size aktarmaya çalıştım. Kesinlikle okunması gereken bir kitap. Yazım hataları için kusura bakmayın. Sağlıcakla













Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dunk and Egg - A Knights of the Seven Kingdoms - GRR Martin - Book Review

  R M Hello! This time, instead of writing about yet another New York Times Best Seller personal development book, I decided to switch things up a bit. To be honest, I was getting a bit tired of them anyway. Before reading this novel, I had read Vedat Milor's interview book published by Kronik Kitap, and prior to that, if I remember correctly, I was reading the book "Thinking, Fast and Slow" by a Nobel Prize-winning economist. Vedat Milor's Q&A formatted book was pleasant and easy to read, but I haven't written a review about it yet. Maybe my opinion will change; I'm not entirely sure. "Thinking, Fast and Slow" is an incredible book, about 500-600 pages long, predominantly written in an academic tone. I managed to read halfway through and discovered some surprising insights and analyses about how the human brain works for the first time. However, as I continued reading, it became increasingly difficult for me to understand, and I felt that it was...

The Big Nine - How the Tech Titans & Their Thinking Machines Could Warp Humanity / Dokuz Dünya Devi - Teknoloji Devleri ve Onların Düşünen Makineleri İnsanlığı Nasıl Tahrip Edebilir? -- Amy Webb, Book Review EN & TR

  Hello! After a very long break, I’m back with a New York Times Bestseller book. I bought this book more than two years ago, but I’ve just finished reading it. I’m sure you also have books you bought years ago that you still haven’t read. As I write these lines, I can’t help but glance at the other books that share the same fate... Honestly, when I bought this book, the AI craze wasn’t as much of a hot topic, at least not in Turkey. I believe this awareness became more pronounced with the advent of ChatGPT in our country. Without further ado, I’ll get into the main topic where I’ll quote parts of the book, try to explain what I understood, and share my thoughts. First of all, I find the writing of such a book beneficial for humanity. Discussing the potential impacts of AI on our lives before they directly affect us might prevent some negative scenarios. The author dedicates a significant portion of the book to these scenarios. The book is written about nine tech giants on a global...

Dunk and Egg - A Knights of the Seven Kingdoms - GRR Martin

           Merhaba! Alışılagelmişin dışında bu sefer New York Times Best Seller olan herhangi bir kişisel gelişim kitabı hakkında yazmıyorum. Açıkcası biraz bana da gına gelmişti zaten. Bu romanı okumadan önce araya Vedat Milor'un Kronik Kitap tarafından basılmış olan söyleşini okumuştum, onun öncesinde de yanlış hatırlamıyorsam Nobel ödüllü bir ekonomistin yazdığı "Hızlı ve Yavaş Düşünme" kitabını okuyordum. Vedat Milor'un soru cevap olarak yazılmış kitabı hoş ve okuması rahattı, fakat o kitap hakkında henüz bir yazı yazmadım. Belki fikrim değişir tam olarak bilmiyorum. Hızlı ve Yavaş Düşünme ise yaklaşık 500-600 sayfalık, ağırlıklı olarak akademik bir dilde yazılmış inanılmaz bir kitap. Yarısına kadar okuyabildim ve insan beyninin işleyişi hakkında ilk defa farkettiğim çok şaşırtıcı tespitleri ve analizleri vardı. Fakat okudukça anlaması benim için güçleşti ve genel okuyucuya hitap etmemeye başladığını hissettim. Çünkü kitabın geneli yazdığı makaleler, ya...